OBEZİTE

Tanım

Obezite (şişmanlık); Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi“ olarak tanımlanmaktadır. Obezite vücutta aşırı yağ artımıyla (kilo alımı) ortaya çıkan, çevresel etkilerle tetiklenen genetik zeminli kronik bir hastalıktır. Morbid obezite yani hastalık düzeyinde şişmanlık; oluşumunda kalıtımsal, davranışsal, sosyal, kültürel ve çevresel etkenlerin olduğu, sağlık ile ilintili bedensel, ruhsal ve ekonomik sorunlar yaratan süreğen, çok nedenli bir hastalıktır. Vücutta sağlığı kötü yönde etkileyecek düzeyde yağ birikimi. (Dünya Sağlık Örgütü 1997 ) Şişmanlık karmaşık, çok nedenli ve süreğen olan ve kalıtım ile çevre şartlarının etkileşiminden oluşan bir hastalıktır. ( ABD Ulusal Kalp Akciğer ve Kan enstitüsü ) Şişmanlığın kişinin sağlığını tehdit edecek ve yaşam süresini etkileyecek boyutta olması. ( Avrupa Laparoskopik Cerrahi Derneği ) Obezite, insan vücudunda kalp ve damar sistemi, solunum sistemi, hormonal sistem, sindirim sistemi gibi sistemleri etkileyen ve birçok önemli rahatsızlığa zemin hazırlayan bir hastalıktır. Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık, iktidarsızlık, safra kesesi hastalıkları, taş oluşumu, bazı kanser türleri, obezite ile doğrudan ilişkili hastalıklardan birkaçıdır. Sonuç olarak obezite, insan yaşamını kısaltan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak tanımlanabilir.

Değerlendirme

Obezite için en yaygın kullanılan ölçüm, Beden Kitle İndeksi (BKİ) ya da İngilizce adıyla “Body Mass Index” (BMI) ve bel çevresi ölçümüdür. BKİ, vücut ağırlığının (kg), boyun karesine (m²) bölünmesi ile hesaplanır. Bu değer yaş ve cinsiyetten bağımsızdır. Bununla beraber, BKİ kullanımı, çocuklarda, hamile kadınlarda ve çok adaleli kişilerde doğru sonuç vermez. Sağlık otoriteleri, BKİ değerlerini, normal kilolu, fazla kilolu ve obez şeklinde gruplara ayırmışlardır. BKİ değeri; 18.5 kg / m²’nin altında olanlar Zayıf, 18.5-24.9 kg / m² arasında olanlar Normal kilolu, 25-29.9 kg / m² arasında olanlar Fazla kilolu, 30-39.9 kg / m² arasında olanlar Obez (şişman),  40 kg / m²’nin üzerinde olanlar İleri derecede obez olarak tanımlanmaktadır.

Vücuttaki toplam yağ miktarı önemli olmakla beraber, yağın nerede biriktiğini bilmek daha önemlidir. Karın çevresinde yağ birikimi, kalça ve vücudun diğer bölgelerinde yağ birikiminden daha fazla sağlık risklerine neden olur. Bu risk için basit fakat doğru bir yöntem bel çevresi ölçümüdür. Bununla birlikte, bel çevresi ile ilişkili hastalık riskinin, farklı toplumlarda değişkenlik gösterdiği unutulmamalıdır. Bel çevresi ile ilişikili metabolik hastalıklar için Erkek > 94 cm (Artmış risk)  > 102 cm (Yüksek risk), Kadın > 80 cm (Artmış risk ) > 88 cm (Yüksek risk) olarak kabul edilmektedir.

Dünyada obezite

ABD halkının 2/3 ünün kilolu, yaklaşık 12 milyonunun ise hastalık derecesinde şişman (morbid obez) olduğu biliniyor. 2007 itibarı ile şişmanlık nedeni ile doğrudan ve dolaylı harcamanın 140 – 170 milyar dolar olduğu hesaplanıyor. Her yıl yaklaşık 400.000 ABD vatandaşı obezite ile ilintili hastalıklar nedeni ile ölmektedir. Son 10 yılda obezite oranı % 33 artmıştır. 2010 da önlenebilir ölüm nedenleri arasında sigara içiciliğini geçerek 1. neden olması beklenmektedir. 20 yıl içinde dünyada ki en önemli sağlık sorunu olması beklenmektedir. 1992 de ABD de 20.000 kilo verme cerrahisi yapılmışken bu sayı 2006 da 177.600 e çıkmıştır. Cerrahi kilo verme sonrası hastaların % 94 ü yaşam kalitesinde çok belirgin iyileşme bildirmektedir. Çin’de 1989 da çocukluk dönemi obezite oranı % 1.5 iken batı tarzı beslenmenin yayılması ile 1997 de % 12.6 ya, erişkinlerde ise oran % 14.6 dan % 28.9 a çıkmıştır. VKİ si 20 ile 24 arasında olan bir erişkine göre VKİ si > 35 olan bir erişkinin sağlık harcamaları % 44 artmaktadır. Kilo verme cerrahisinde ölüm riski 1998 ile 2004 arasında % 78.7 azalarak, % 0.89 dan % 0.19 a inmiş aynı dönemde cerrahi sonrası kilo verme ile şişmanlığa bağlı ölümlerde % 89 azalma sağlanmıştır. Aşırı şişman hastaların ancak 1/7 si ABD de normal yaşam beklentisi olan % 76.9 a ulaşıyor. Şişmanlık, yaşam beklentisini, kadınlarda 9, erkeklerde ise 12 yıl kısaltıyor. 1986 ile 2000 yılları arasında şişman (vki > 30) sayısı iki katına asırı şişman (vki > 40) dört katına, süper şişman (vki > 50) sayısı ise 5 katına çıkmıştır. VKİ si > 30 olan kadınlarda meme kanseri riski VKİ si < 25 olan kadınlara göre % 31 artmaktadır. ABD de kanser ölümlerinin erkeklerde % 14 kadınlarda ise % 20 sinin obezite ile ilintili olduğu gösterilmiştir. Tip 2 diabet (insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı) riski VKİ si > 30 olan kişilerde 60 ila 80 kat artmaktadır. Aşırı şişmanlıkta yıllık ölüm riski şişman olmayan yaş ayarlanmış bir kişiye göre 40 kat artabilir. İleri derecede şişman hastaların önemli bir bölümü durumunu; sağırlık, körlük yada konuşma bozukluğundan daha kötü olarak tanımlamaktadır.

Etkilenme

Günümüzde obezite, beraberinde getirdiği ek hastalıklar ve toplumsal sorunlar nedeniyle süreğen(kronik), ilerleyici, mortalite ve morbiditesi yüksek bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Tip 2 Diyabetin temelini oluşturan insülin direnci ve hiperinsülinizm obez kişilerde görülen karakteristik bulgulardandır. Tip 2 diyabetiklerin %80’ninin şişman olması, obezitenin diyabet için en önemli risk faktörlerinden biri olduğunu göstermektedir. Obezite, Tip 2 diyabet riskini 7-8 kat kadar artırabilmektedir. Vücut ağırlığının her %20 fazlalığında diyabet olma olasılığı 2 kat artmaktadır. Vücut kitle indeksi 35 kg/m2 üzerinde olanlarda diyabet ve koroner arter hastalıkları başta olmak üzere obeziteye bağlı mortalite 8 kat yüksektir. Bel çevresinin daha belirgin artması ile giden santral obezitede diyabet riski daha belirgin artmıştır. Metabolik sendrom olarak tanımlanan obezlerdeki insülin rezistansı, hiperinsülinemi, bozulmuş glukoz toleransı ve DM, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, kalp damar hastalıklarının birlikte görülmesi dikkat çekicidir. Obezitenin önlemesi hedeflenerek yapılan geniş ölçekli çalışmalarda (Xendos…), obezitedeki azalmanın diyabet gelişme riskini belirgin azalttığı gösterilmiştir. Bu kadar iç içe geçmiş obezite ve Tip 2 diyabetten korunmada ve hastalık gelişmiş ise de tedavi yaklaşımında ortak hedefler saptanması gerekmektedir. Kilo alımı vücutta yağ dokusunun artmasına neden olur.Bedenimizde diğer dokular gibi yağ dokusu da oksijen ve beslenmek için besin öğelerine gereksimim duyar. Artmış olan oksijen ve besin gereksinimi damar içi kan miktarında da artışa neden olur. Artmış kan miktarı damar duvarına artış bası anlamı taşır. Tansiyon kan damarı içinde ki kan hacine ve damarın bu basınca verdiği esneklik cevabı ile ilintilidir. Şişmanlık kanda ki insülin düzeyinde artışa neden olur; artmış insülin ise tuz ve su tutulmasına dolayısı ile de kan hacminde artışa neden olur. Artmış kilo kalp dakika atışında artışa ve damarlarda biriken ve kireçlenen yağ yastıkçıkları (damar sertliği ) nedeni ile de damarların esnekliğinde azalmaya yol açar. Şişmanlığın doğrudan ve dolaylı olarak yol açtığı tüm bu nedenler tansiyon yüksekliğine yol açar. Doymuş yağlardan (kırmızı et, yağda kızarmış gıdalar vs.) zengin beslenmek şişmanlığa neden olabileceği gibi kanda ki kötü huylu olarak adlandırılan düşük yoğunluklu (ldl) kolesterol düzeyinde de artışa neden olur. Şişmanlıkta, iyi huylu olarak tanımlanan yüksek yoğunluklu (hdl) kolesterol de düşme; trigliseritte ise artış izlenir. Vücutta ki yağın büyük kısmı trigliserit olarak depolanır. Uzun süreçde artmış olan yağ oranları bunun atardamar duvarında birikmesine ve damar sertliğine neden olur. Kalp damar hastalığının oluşumunda en önemli risk unsuru damar sertliğidir. Damar sertliği aynı zamanda inme riskini de artırır. Bu kalp hastalığının oluşma nedeni kalbin kaslarını besleyen atardamarların damar duvarında oluşan yağlı birikimler ile sertleşmesi ve daralmasıdır. Kalp kasının, özellikle de artmış gereksinim durumlarında (örn. Merdiven çıkarken, hızlı yürürken, spor yaparken) yeterli beslenmemesi sonucu göğüs ağrısı (anjina) oluşur. Damarlarda ileri boyutta tıkanma kalp krizine yol açabilir. Şişmanlık damar sertliğini tetiklediğinden beyin dokusunu besleyen atardamarlarda da daralma oluşabilir. Bu damar içi pıhtı oluşumunu tetikler ve oluşan pıhtı damarın beslediği beyin bölümüne kan gitmemesine neden olur. Bu durum klinik olarak inme olgusunu oluşturur. Beslenmeyen beyin dokusu işlev kaybına uğrar ve çoğu kez vücutta bir yada birkaç organda hareket yada işlev yitimi oluşur. Aşırı şişmanlıkta inme riski belirgin ölçüde artar. Şişmanlık eklem yüzeylerine binen yükü olağanın çok üzerine çıkardığından özellikle bel, kalça ve diz eklemlerinde eklem kıkırdaklarında aşınma ve yırtılmalara yol açar. Bu durum önceleri eklem ağrısı ilerleyen durumlarda ise şişlik, hareket zorluğu ve hareket kısıtlılığı oluşturur. Şişman kişilerde ellerde görülen eklem hastalıklarında ki artış aynı zamanda metabolik mekanizmayı da düşündürmektedir. VKİ si 20 ve altında olan bir kişide diz ekleminde sorun oluşma riski 0.1 iken VKİ nin 36 nın üzerine çıkması ile bu risk 13.6 ya yükselmektedir. Yani yaklaşık 130 kat artmaktadır. Şişmanlıkta oluşan kan yağlarında yükseklik karaciğer dokusu içinde aşırı yağ birikimine neden olabilir. Bu yağ depolanması karaciğer dokusunda yangıya (inflamasyon) ve sertleşmeye yol açar. Karaciğer dokusunun iyi beslenmemesi sebebi ile oluşan süreğen yangı (kronik inflamasyon) ise zaman içinde siroz oluşumuna ve karaciğer işlevlerinin bozulmasına neden olur. Uykuda soluğun belli bir süre durması çoğu kez yumuşak damağın yağlanması ile birlikte sarkması ve hava yolunu tıkaması nedeni ile oluşur. Kişi yoğun şekilde horlar ve çok sık uyandığından uyku niteliği ileri derecede bozulur. Dikkat bozukluğu , baş dönmesi , odaklanma güçlüğü, süreğen yorgunluk ve depresyona neden olur. Uykuda soluk durması sorunu yaşayan kişilerin yaklaşık % 60 – 90 i şişmandır. VKİ de 1 birim artışın uykuda soluk durması hastalığı riskini 4 kat artırdığı belirlenmiştir. Şişmanlık tip 2 diabet yani insüline bağımlı olmayan şeker hastalığının oluşmasına neden olur. Vucutta artmış olan yağ dokusu hücrelerin insüline olan duyalılığını azaltır ve direnç gelişmesine neden olur. Kandaki şekeri hücre içine sokmakta zorlanan insülin nedeni ile kan şekeri yükselir ve tip 2 diabet oluşur. VKİ si 30 un üzerinde olan insanlarda 60 ila 80 kat risk oluşmaktadır. Beyaz ırkta VKİ nin 25 i geçmemesi sağlanabilir ise şeker hastalığı olgularının %65 ila %75 inin önlenebileceği öngörülmektedir. Kolesterol yüksekliği şişmanlarda çok sık görülen bir sorundur. Safra kesesi içinde depolanan safranın bileşenlerinden biri olan kolesterolün görece artması safra kalitesinin bozulmasına ve kolesterol taşları oluşumuna neden olur. Sindirimin bozulması bu durumda kaçınılmazdır. Zaman içinde yoğun yangı ağrı ve safra kesesi krizi olarak adlandırılan acil durumu oluşabilir. Kilo verme cerrahisi sonrasında hızlı kilo verilmesi de safra taşı oluşumuna neden olabilir. Obezite bedende aşırı yağ birikimi ile oluşan bir durumdur. Obezite ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Obezitenin gelişiminde hem genetik, hem çevresel ve psikolojik etmenlerin rolünün olduğu düşünülmektedir. Psikolojik etmenlerin de obezite gelişimindeki rolü kesin kabul edilmekte birlikte söz konusu etmenlerin obeziteye nasıl yol açtığı bilinmemektedir. Obez bireylerde görülen psikiyatrik bozukluklarının başında depresif bozukluk yer almaktadır. Ayrıca kaygı bozuklukları da (yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu, sosyal bozukluğu, sosyal fobi, özgül fobi, obsesif – kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu) sıklıkla görülmektedir. Obez hastaların normal vücut ağırlığına sahip olanlara göre daha düşük benlik değerine (özgüven) sahip, duygularını ifade etmekte zorlanan bireyler oldukları da saptanmıştır. Ayrıca beden imajı ile aşırı uğraş ve bozulmuş beden imajı obez hastalarının önemli özelliklerindendir. Tedavi için başvuran obez hastaların bir kısmında da “aşırı (tıkınırcasına) yeme bozukluğu” bulunmaktadır. Bu hastalar aşırı miktarda ve hızlı bir şekilde yemek yerler yemek yemeyi dutduramazlar yeme üzerinde kontrol kalmamıştır ve ardından iğrenme,mutsuzluk,utanma,pişmanlık yaşarlar. Aşırı yeme bozukluğu bulunan obez hastaların bu bozukluğu olmayan obez hastalara göre daha fazla psikiyatrik belirti gösterdiği daha fazla diyeti bıraktığı ve negatif duygulanım sergilediği gözlemlenmiştir. Bunlar ek olarak insanda ruhsal durum ve yeme davranışı arasında karşılıklı etkileşim olmaktadır. Ruhsal durumda yemek seçimi,yeme miktarı yeme sıklığı arasında, fizyolojik ihtiyaçlardan bağımsız bir ilişki mevcuttur. İnsanda yeme davranışının anksiyete, neşe, üzüntü, öfke, depresyon farklı duygulara göre yaygın olarak kabul edilmektedir. Emosyonel durumla bağlantılı olan yemek yeme davranışı emosyonel yeme olarak tanımlanmaktadır. Emosyonel yemenin beden ağırlığı ile ilişkili olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Çalışmalarda sıkıntı,depresyon,yorgunluk sırasında yeme miktarında artma,korku,gerilim ve ağrı sırasında azalma olduğu bildirilmektedir. Öfke,depresyon,sıkıntı,anksiyete ve yalnızlık gibi negatif emosyonlarla emosyonel yeme davranışının ortaya çıktığı bildirilmektedir. Yeme davranışı ve nöronal sistemler arasında karşılıklı etkileşim mevcuttur. Yeme serotonin başta olmak üzere kompleks nöral mekanizmaların kontrolü altındadır. Aynı zamanda gıda alımı, serotoninerjik nöronlarda serotonin salınımının kontrolünde etkili olmaktadır. Serotonin duygudurum, iştah, ağrı duyusu,kan basıncı ile ilgili olduğu bilinmektedir. Hastaların karbonhidrat alımı serotonin salınımına bağlı olarak kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olmakta, bunun sonucunda bu gıdalara karşı bir düşkünlük meydana gelmektedir. Karbonhidrat alımı insanların kendini iyi hissetmesine neden olurken aynı zamanda kilo alımına da neden olmaktadır. Yeme davranışı ile karşılıklı ilişkisi olan serotonin aynı zamanda bir çok psikiyatrik bozukluğun olması hastada hem pskiyatrik bozukluğun hem de obezitenin gelişmesini açıklayabilir. Toplumda gençlik,güzellik ve incelik gibi değerlere  verilen önem bireylerde yetersiz ve çekici olmadıkları duygusuna neden olmaktadır. Bu nedenle ve insanların uzun bakışları,fısıltı ile yorum yapmaları gibi sosyal etkenlerin sonucunda bu hastaların yaşadıkları toplum dışına itilme davranışı depresyon,kaygı ve diğer bozuklukların gelişmesine katkıda bulunabilir. Yapılan çalışmalar obezitenin şiddetinden çok varlığının ruhsal bozukluklarla ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Diğer taraftan obez hastaların ailelerinde psikiyatrik hastalıkların sık görüldüğü yönünde bulgular mevcuttur. Bulgular obez hastalarda görülen psikiyatrik hastalıklara, genetik yatkınlık ile birlikte ailede psikiyatrik hastalıklara bağlı olarak oluşan parçalanmış aile ortamında yada ihmale maruz kalarak büyümenin neden olduğunu desteklemektedir. Obezite tanınması en kolay ve tedavisi en zor tıbbi durum olarak tanımlamaktadır. İster farmakolojik, ister psikoterapötik ya da davranış tedavileri olsun hemen bütün tedavi yöntemlerinde kilo kaybından sonra hastanın şiddetli stres altında tekrar eski yeme alışkanlığına döndüğü görülmüştür. Bu durumda girişimsel ve cerrahi sağıltım (tedavi) yöntemleri kullanılmalıdır. Bu açıdan psikiyatrik tedavinin ve izlemin obezitenin kontrolünde önemi büyüktür.

Tedavi

Obezite tedavisi hekim, diyetisyen, psikolog ve fizyoterapisten oluşan bir ekip tarafından düzenlenmektedir. Obezitenin tedavi yöntemleri; Diyet (Tıbbi beslenme) tedavisi, Egzersiz tedavisi, Davranış değişikliği tedavisi, İlaç tedavisi (BKI > 30), Cerrahi tedavi (BKI> 40) olarak belirlenmiştir. Obezite sağaltımında ki amaç daha sağlıklı bir kiloya inmek ve bu kiloyu korumaktır. Sağlıklı kiloya inmek doğal olarak estetik olarak da bir iyileşme sağlayacaktır ancak obezite sağaltımının amacı hiçbir zaman estetik değildir. Aşırı kilonun kişide yaratmış olduğu yandaş hastalıkların iyileştirilmesi yada oluşumunun engellenmesi için gerekli olan kilo kaybı herkesde farklı olacaktır. Aşırı kilonun oluşum nedeni de her hastada farklı olduğundan tüm hastalarda kesin sonuç verecek bir mucize yol da yoktur. Hasta uzman bir ekip tarafından değerlendirilmeli aşırı kilonun oluşum nedeni ortaya konmalı ve kişiye özel bir sağaltım yolu oluşturulmalıdır. Yalnızca %10’luk bir kilo kaybının bile sağlık açısından çok olumlu sonuçlar doğuracağı unutulmamalı ve yavaş (haftada 1-1,5 kilo) ancak düzenli kilo vermek ve bu kilo kaybını korumak amaçlanmalıdır. Aşırı kilo sağaltımında öncelik yemek ve davranış alışkanlıklarının değiştirilmesi ve erke (enerji) tüketiminin artırılmasıdır. Bu önlemlerin yeterli olmaması durumunda ise ilaç kullanımı yada endoskopik ve laparoskopik cerrahi girişimler söz konusu olabilir. Yemek alışkanlığının değiştirilmesindeki ana amaç alınan kalorinin azaltılmasıdır. Her insanın metabolizma hızı, yandaş öğeler ve yaşam şekli farklı olduğundan, obezite söz konusu olduğunda kesinlikle bir doktor gözetiminde ve diyetisyen eşliğinde diyetler tasarlanmalı ve izlenmelidir. Genel anlamı ile sebze ağırlıklı, işlenmiş yüksek kalorili karbonhidrat içermeyen, az yağlı gıdalar kilo vermede etki olacaktır. Kısa sürede hızlı kilo verdiren çok düşük kalorili diyetler çoğu kez sağlığınıza zarar verir ve kalıcı kilo kaybı sağlamaz. Yapılan araştırmalar salt diyet ile morbid obezitenin sağaltımında ancak %3 başarı olduğunu ortaya koymaktadır. Morbid obezitede hareket azlığı hem bir neden hemde sonuç olarak karşımıza çıkar.Günlük erke tüketiminin azlığı fazla kalorilerin yağ olarak biriktirilmesini getirmekte oluşan aşırı kilolar ise hareketi çok zor hale getirmektedir.Günlük hareket düzeyini artırmak için yürüme süresini ve sıklığını artırmak, asansör yerine merdiveni seçmek bile etkili olabilecek yöntemlerdir. Haftada 4-5 gün 30 dakikanın üzerinde düzenli yürüyüş başlangıç için iyi bir yöntemdir. Günlük iş yoğunluğunda kolay uygulanabilir olan ve hemen yapılabilecek önlemler ile başlamak istekliliğide artırıcı olacaktır.Spor geçmişi olmayan aşırı kiloya bağlı yandaş hastalıkları olan kişilerin spora başlamadan doktor kontrolünden geçmeleri ve kendilerine uygun sıklıkda ve zorlukda spor yapmaları çok önemlidir. Aşırı kilo sağaltımında en zor sağlanan değişim davranışsal değişimdir. Bu yalnızca daha az yemek ve daha fazla spor yapmayı değil tüm yaşamınıza değişiklik getirmeyi içerir. Sevinçleri ve üzüntüleri algılama ve zorluklarla başa çıkma yönteminden, günlük işlerinizi yapma şekil ve sıranıza, arkadaşlarınıza geçirdiğiniz zamanda yaptıklarınızı hatta arkadaş seçiminizde değişiklikler gerektirebilir. Her şeyden önce var olan yaşam şeklinizin aşırı kiloya katkıda bulunan bölümlerini belirlemeli ve bunları yaşamınızdan çıkartmalısınız.Bu çoğu kez yeme düşüncesini tetikleyen ortam ve durumlardan uzak durmayı gerektirecektir. Gerçekçi beklentiler ve hedefler koymalısınız.Haftada 5 kilo veremeyeceğinizi yada spora başlamanızın birinci ayında maraton koşamayacağınızı baştan kabul etmelisiniz. Hedefleri gerçekleştirme sürecini belgelemeli ve izlemelisiniz. İlaç kullanımı diğer yöntemlerin işe yaramadığı , vücut kitle endeksi (vki) 30 un üzerinde olan , vki si 27 nin üzerinde olup kiloya bağlı yandaş hastalığı ( uyku apne sendromu, hipertansiyon,diabet vb) olan kişilerde kullanılabilen bir yöntemdir. Halen kullanımda olan ilaçların uzun süre yada sürekli kullanımı hiçbir zaman önerilmez .İlaçların hepsinin uzun dönemde yan etkileri vardır ve bırakıldıklarında kalıcı etki göstermezler. Morbid obezitenin girişimsel sağaltımı endoskopik balon yerleştirilmesini ve laparoskopik cerrahi girişimleri içerir. Laparoskopik mide bandı yalnız kısıtlayıcı özelliği ile etki gösterir. Yemek borusu ile midenin bileşiminin yaklaşık 3 cm altına midenin çevresini saracak şekilde yerleştirilir ve sonuçda 15- 20 mililitrelik bir hacim yaratılmış olur. Kişi yemek yediğinde bu hacim hızla dolar ve tokluk hissi oluşur. Yeniden yemek ancak bu hacmin boşalması ile olasıdır. Boşalma bantın yarattığı dar ağız nedeni ile yavaş yavaş olacağından hem az miktarda hemde yavaş yemeyi zorunlu hale getirir. Yavaş ve az miktarda yemek kilo vermenin en doğru yoludur. Uzun dönemde kişinin uyumlu olması kilo kaybını sürmesi ve sorun yaşamaması için birincil önemdedir. Kısıtlayıcı özelliğinden dolayı yüksek kalorili sıvı gıdaların tüketilmesi mide bandını etkisiz kılacaktır. Bu yüzden mide bandı aşırı tatlı düşkünlüğü olan ve yüksek kalorili sıvı gıda tüketimi olan şişman hastalarda önerilmemektedir. Ameliyat sonrasında erken dönemde sıvı gıda başlanır. Yaklaşık 7 gün sıvı gıda sonrasında püre halinde gıdaya geçilir. 2. hafta ile 3. haftada ise katı gıdaya geçilebilir. Sıvı ve katı birlikte alınmamalı katı gıdalar çok iyi çiğnenmelidir. Doygunluk hissedilir hissedilmez gıda alımı kesilmelidir. Zorlamak bulantı öğürme ve kusmaya neden olacaktır. Uzun dönemde mide bandının başarısı hastanın uyumuna bağlıdır. Eğer yeme alışkanlığındaki değişimlere özen gösterilir ve hasta yeterli sıklıkta izlenir ise ilk bir yılda fazla kiloların % 35 -55 ini, uzun dönemde ise ( > 5 yıl) % 50 – 70 ini verebilir ve bu kilosunu koruyabilir. Mide balonu ilk kez ABD Cleveland da tıkayıcı kalp hastalığı nedeni ile kalp ameliyatı olacak aşırı şişman hastalarda ameliyat riskini azaltmak için kilo vermeye yardımcı bir yöntem olarak yaklaşık 20 yıl önce uygulanmış. Kazandığı başarı nedeni ile kullanımı gittikçe artmış ve yapısında yapınla iyileştirmeler sonrasında; kilo verme girişimlerinde biri olarak yerini almıştır. Mide balonu tibbi silikondan yapılan, sönükken tüp şeklinde olup, içi sıvı ile şişirildiğinde ise küre şeklini alan 400 ila 700 ml hacminde düzenek. Mide baypası ameliyatı yaklaşık 20 yıldır yapılmakta olan ve halen ABD de en çok seçilen kiloverme cerrahisi yöntemidir. Kullanılmaya başlamasından sonra birçok teknik geliştirme yapılmış ve laparoskopik olarak uygulanıma başlanması özellikle 1991 sonrası sayısal olarak patlama yaşanmasına neden olmuştur. Özetle hem kısıtlayıcı hem de emilim bozucu etki ile kilo vermeyi sağlayan ve mide barsak dizgesinde (sisteminde) kalıcı yapısal değişiklik yaratan bir yöntemdir.

Türkiye’de obezite

Ülkemizde de diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi obezite görülme sıklığı gün geçtikçe artmaktadır. 8 yıl içinde obezite görülme sıklığı erkeklerde %65, kadınlarda ise %50 artmıştır. Günümüzde obezite çocukluk çağının en sık görülen kronik hastalıklardan biri olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde çocukluk obezitesinin görülme sıklığının son 20 yılda %6-7’den %15-16’ya çıktığı bildirilmektedir. Çocukluk çağı obezitesinin yetişkinlik obezitesine yol açtığı ve pek çok kronik hastalık için zemin oluşturduğu düşünüldüğünde obezite ile mücadeleye çocukluk çağında başlamanın ne kadar önemli olduğu açıkça görülmektedir.

Obezitenin önlenmesine yönelik bilimsel ve politik kararlılığın oluşturulması ve sektörler arası işbirliği ve eşgüdümün güçlendirilmesi amacıyla ilgili tüm kuruluşların katılımıyla T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından ‘Türkiye Obezite (Şişmanlık) ile Mücadele ve Kontrol Programı’ (Ek:1) hazırlanmıştır.

Resmi Gazetenin 29.09.2010 tarih ve 27714 sayılı nüshasında yayınlannan T.C. Başbakanlığı’nın 2010/22 nolu ‘Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı‘ genelgesinde (Ek:2) ‘programın etkin bir şekilde uygulanması ve eylem planında yer alan görevlerin yerine getirilmesi konusunda tüm kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarınca gereken destek ve yardımın sağlanması’ istenmiştir.

T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce 7 coğrafik bölgede seçilen 7 ilde 14 sağlık ocağında 30 yaş üstü 15468 birey üzerinde yapılan “Sağlıklı Beslenelim Kalbimizi Koruyalım” çalışmasına göre, erkeklerde obezite görülme sıklığı; Erkeklerde %21.2, Kadınlarda ise % 41.5 olarak bulunmuştur. Bölgesel dağılımlar göz önüne alındığında; obezite Doğu Anadoluda en düşük (%17.2), İç Anadoluda en yüksektir (%25.0) dır. Tüm coğrafi bölgelerde ve yerleşim birimlerinde kadınlarda görülme sıklığı erkeklere kıyasla daha yüksek bulunmuştur.

Türkiye’de bölgelere göre obezite oranları

Tüm coğrafi bölgelerde ve yerleşim birimlerinde kadınlarda görülme sıklığı erkeklere kıyasla daha yüksek bulunmuştur. Genel olarak obezite sıklığının yaşlanmayla arttığı gözlenmiştir. 55-59 yaş grubunda çalışma kapsamındaki bireylerin %34.8 ‘ nün 40-45 yaş grubunda çalışma kapsamındaki bireylerin %30’nun obez olduğu görülmüştür.

Ankara’da obezite

2010 ADNKS verilerine göre Ankara Büyükşehir Belediyesi yetki alanında 2,209,377 erkek, 2,222,342 kadın olmak üzere toplam 4,431,719 kişi yaşamaktadır. Sağlıklı Beslenelim Kalbimizi Koruyalım çalışması sonuçlarına göre Ankara Büyükşehir Belediyesi yetki alanında 1,107,930 obez  kişi yaşamaktadır.

Türkiye Obezite (Şişmanlık) ile Mücadele ve Kontrol Programı Eylem Planı’nda yerel yönetimlerin sorumluluğuna bırakılan strateji ve aktifiteler;

A. OBEZİTE İLE MÜCADELE VE KONTROL PROĞRAMI YÖNETİMİNİN OLUŞTURULMASI VE POLİTİKA GELİŞTİRİLMESİ

   A2. Obezite ile Mücadelenin Yönetilmesinde Finansal Düzenlemeler

      2. Sosyo ekonomik bakımdan gelişmemiş bölgeler başta olmak üzere ülke genelinde yeterli ve dengeli beslenme için temel gıdalara ulaşılabilirliğe yönelik ekonomik önlemlerin bütçe imkanları dahilinde belirlenmesi

         1. Ülke genelinde risk gruplarına (çocuklar, gebe ve emzikliler, yaşlılar,vb.) yönelik yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayıcı nitelikte gıda maddelerine ve menülere erişim imkanlarının teşvikine yönelik mevzuat yapılabilmesi için gerekli koordinasyonun sağlanması

B. OBEZİTENİN ÖNLENMESİNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR

   B1. Toplumun Obezite, Yeterli ve Dengeli Beslenme ve Fiziksel Aktivite Konularında Bilgilendirilmesi ve Bilinçlendirilmesi

      3. Koruyucu sağlık ve aile hekimliği hizmetleri kapsamında öncelikli olarak risk gruplarına (bebekler, çocuklar, gebe ve emzikliler, yaşlılar, engelliler sigarayı bırakanlar, vb.) yönelik obezite ile mücadele uygulamalarının yaygınlaştırılması

         3. Huzur evleri, yaşlı bakım merkezleri vb. yerlerde yaşayan yaşlılar için bilgilendirme çalışmalarının yapılması

      4. Rutin hizmetlerin yanı sıra özel gruplara yönelik kitlesel kampanya, etkinlik ve proğramların geliştirilmesi düzenli aralıklarla uygulanması ve yaygınlaştırılması

         9. Spor salonları ve rekreasyon alanlarında topluma yönelik bilgilendirme yapılması ve egzersizlerin uzman kontrolünde olmasının sağlanması

   B2. Okullarda Obezite ile Mücadelede, Yeterli ve Dengeli Beslenme ve Düzenli Fiziksel Aktivite Alışkanlığının Kazandırılması

      1. Okul öncesi ve okul çağı çocukları, öğretmen ve velilerin obezite ilr mücadele konusunda bilgilendirilmesi

         7. Yaz okulları, kamplar vb. yerlerde öğrencilere temel beslenme ve fiziksel aktivitelerin önemine yönelik bilgilerin verilmesinin sağlanması

      3. Okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve üniversitelerde fiziksel aktivite imkanlarının (spor salonu, okul bahçelerinin düzenlenmesi, araç-gereç temini, vb.) bütçe imkanları dahilinde geliştirilmesinin sağlanması

         2. Fiziksel aktivite yapmaya uygun olmayan ve kullanılmayan okul spor salonlarının ve bahçelerin fiziki şartların düzeltilmesi ve uygun olanların sayılarının arttırılması

      5. Çocukluk ve adolesan döneminde yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması için temel besin gruplarında yer alan besinlerin tüketiminin özendirilmesine yönelik beslenme proğramlarının yürütülmesi ve beslenme hizmetlerinin periyodik olarak denetlenmesinin sağlanması

         8. Okul kantini ve yemekhanelerindeki beslenme hizmetlerinin belirli aralıklarla yeterli ve dengeli beslenme ve besin güvenliği kriterlerine uygunluğu açısından denetiminin sağlanması

         9. Yaz okulları ve kampların yaygınlaştırılması. Sunulan beslenme hizmetlerinin yeterli ve dengeli beslenme ve besin güvenliği kriterlerine uygunluğunun belirli aralıklarla denetlenmesi

         10. Okul çevresinde gıda satışı yapan ve/veya toplu beslenme hizmeti sunulan işyerlerinde satışa sunulan gıda maddeleri ile gıda güvenliği ve beslenme hizmetlerinin yeterli ve dengeli beslenme ilkelerine uygunluğunun belli aralıklarla denetlenmesi

   B3. İşyerlerine Yönelik Çalışmalar

      3. İşyerlerinde altyapı çalışmalarının tamamlanması

         2. İşyerlerinde sunulan toplu beslenme hizmetlerinin gıda güvenliği açısından denetlenmesi

         3. 500’den fazla çalışanı olan işterlerinde çalışan sayısına uygun kapasitede spor merkezi/tesisi kurma zorunluluğunun getirilmesi ve bu tesislerde uzmanlarca egzersiz proğramlarının yürütülmesi

   B6. Fiziksel Aktivitenin Teþviki ve Çevresel Faktörlerin Ýyileþtirilmesi

      1. Yerel yönetimlerin işbirliğinde toplumda düzenli fiziksel aktivitenin yaygınlaştırılmasına yönelik spor tesislerinin ve rekreasyon alanlarının bütçe imkanları dahilinde oluşturulması (sağlıklı şehirler)

         1. Yerel yönetimlerce şehir merkezlerinde yeşil alanların artırılması ve şehir merkezlerinden uzak bölgelerde doğa yürüyüşleri vb. etkinliklerin yapılması

         2. Parklarda egzersiz alanları, basketbol sahası, futbol sahası vb. alanlar oluşturulması

         3. Spor tesislerinden bireylerin gün içerisinde yararlanmaları için gerekli düzenlemelerin yapılması

         4. Otomobillere göre değil, yayalar, engelliler, bisiklet kullananlara, vb. öncelik verilerek tasarlanmış şehir içi alanların oluşturulması

         5. Alışveriş merkezleri gibi toplu kullanım alanlarında egzersiz yapılan alanların oluşturulması

         6. Kısa mesafelere araçla değil, yürüyerek gidilmesinin özendirilmesine yönelik aktiviteler yapılması

         7. Merdiven kullanmayı engelleyecek herhangi bir sağlık problemi yoksa bireylerin asansör yerine merdiven kullanmasına yönelik aktiviteler yapılması

      2. Ev içinde kolaylıkla uygulanabilecek tarzda fiziksel aktivite uygulamalarının geliştirilmesi

         1. Özellkle ev hanımlarına yönelik egzersiz proğramlarının hazırlanması ve TV kanallarında yayımlanması

Olarak belirlenmiştir.

Bu aktivitelerde T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Beslenme ve Fiziksel Aktiviteler Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan:

  1. Obezite Bilgi Serisi (Prof.Dr. H.Tanju Besler, Prof.Dr. Neslişah Rakıcıoğlu, Doç.Dr.Ali Coşkun, Uzm.Gıda Müh. Cengiz Kesici, Gıda Müh. Ertuğrul Çelikcan, Dr.Dyt. Biriz Çakır, Dyt. Cansel Tütüncüoğlu)

1.1.  Şişmanlık (Obezite) (Doç. Dr. Seyit Mercanlıgil)

1.2.  Çocukluk Ve Ergenlik Döneminde Obezite ( Prof.Dr. Gülden Köksal, Dr. Dyt. Hülya Gökmen Özel )

1.3.  Şişmanlığın Tedavi Yöntemleri-Doğrular ve Yanlışlar (Doç. Dr. Seyit Mercanlıgil)

1.4.  Yaşlıda Şişmanlık (Prof.Dr.Neslişah Rakıcıoğlu)

1.5.  Fiziksel Aktivite, Beslenme ve Sağlıklı Yaşam (Araş.Gör. Aslı Akyol, Araş.Gör. Pelin Bilgiç, Prof.Dr.Gülgün Ersoy)

1.6.  Obezite ve Kardiyovasküler Hastalıklar/ Hipertansiyon (Yrd.Doç.Dr.Gülhan Samur, Yrd.Doç.Dr.Emine Yıldız)

1.7.  Okul Öncesi Dönemde Obezite (Prof.Dr. Gülden Köksal, Dr. Hülya Gökmen Özel)

1.8.  Obezite ve Gebelik (Yrd.Doç.Dr.Gülhan Samur)

1.9.  Obezite ve Tip 2 Diyabet (Yrd.Doç.Dr.Emine Yıldız)

1.10.  Obezite ve  Kanser (Araş.Gör. Mine Yıldırım, Araş.Gör. Nilay Dönmez , Prof.Dr.Perihan Arslan)

1.11.  Şişmanlık (Obezite) Ve  Fiziksel Aktivite (Araş.Gör. Mine Yıldırım, Araş.Gör. Aslı Akyol, Prof.Dr.Gülgün Ersoy)

  1. Beslenme Bilgi Serisi (Prof.Dr. H.Tanju Besler, Prof.Dr. Neslişah Rakıcıoğlu, Uzm.Dr. Turan Buzgan, Uzm.Gıda Müh. Cengiz Kesici, Gıda Müh. Ertuğrul Çelikcan, Dr.Dyt. Meltem Soylu, Dr.Dyt. Saniye Bilici, Ziraat Müh. Mehmet Tanrıkulu)

2.1.  Yaşlılık ve Beslenme (Yrd.Doç.Dr. Emine Aksoydan)

2.2.  Gebelik ve Emziklilik Döneminde Beslenme (Yrd.Doç.Dr. Gülhan Samur)

2.3.  Sporcu Beslenmesi (Prof.Dr. Gülgün Ersoy, Dr.Dyt. Aylin Hasbay)

2.4.  İlköğretim Çocukları için Sağlıklı Beslenme (Prof.Dr. Nilgün Karaağaoğlu)

2.5.  İlköğretim Çocukları için Gıda Hijyeni El Kitabı (Dr.Dyt.Saniye Bilici, Araş.Gör. Fatih Uyar, Prof.Dr. Yasemin Beyhan, Prof.Dr. Fatma Sağlam)

2.6.  Optimal Beslenme (Prof.Dr.Sevinç Yücecan)

2.7.  Anne Sütü (Yrd.Doç.Dr. Gülhan Samur)

2.8.  Bebek Beslenmesi (Prof.Dr. Gülden Köksal, Dr. Dyt. Hülya Gökmen Özel)

2.9.  Beslenme ve Bilişsel Gelişim (Dr. Dyt. Eda Köksal)

2.10.  Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Beslenmesi (Prof.Dr.Türkan Kutluay Merdol)

2.11.  Menopozda Beslenme (Prof.Dr.Neslişah Rakıcıoğlu)

2.12.  Engellilerde Beslenme (Prof.Dr. Gülden Köksal)

2.13.  Vejeteryan Beslenmesi (Yrd.Doç.Dr. Efsun Karabudak)

2.14.  Beslenme Durumunun Saptanması (Prof.Dr.Gülden Pekcan)

2.15.  Beslenme Eğitimi ve Danışmanlığı (Prof.Dr.Türkan Kutluay Merdol)

2.16.  İşçi Sağlığı-İş Güvenliği ve Beslenme (Prof.Dr. Yasemin Beyhan)

2.17.  İlköğretim Çocukları İçin El Hijyeni (Dr.Dyt.Saniye Bilici, Uzm.Dr.Turan Buzgan)

2.18.  Sağlık Personeline yönelik El Yıkama ve El Dezenfeksiyonu Rehberi (Dr.Dyt.Saniye Bilici, Uzm.Dr.Hasan Irmak, Uzm.Dr.Turan Buzgan)

2.19.  Toplu Beslenme Sistemlerinde Çalışanlar İçin Hijyen El Kitabı (Dr.Dyt. Saniye Bilici)

2.20.  Besin Güvenliği (Dr.Dyt.Saniye Bilici, Araş.Gör. Fatih Uyar, Prof.Dr. Yasemin Beyhan, Prof.Dr. Fatma Sağlam)

2.21.  Vitaminler, Mineraller ve Sağlığımız (Yrd.Doç.Dr. Gülhan Samur)

2.22.  Besin Zehirlenmeleri, Nedenleri ve Korunma Yolları (Dr.Dyt.Saniye Bilici, Araş.Gör. Fatih Uyar, Prof.Dr. Yasemin Beyhan, Prof.Dr. Fatma Sağlam)

2.23.  Besin Alerjileri (Araş.Gör. Müjgan Öztürk, Prof.Dr. H. Tanju Besler)

2.24.  Sularla İlişkili Hastalıklar (Yrd.Doç.Dr. Hasan Irmak)

2.25.  Gıda, Su ve Beslenme Konusunda Sık Sorulan Sorular-1 (Dr.Dyt. Meltem Soylu, Sağ.Mem. Engin Alacahan, Uzm.Gıda Müh. Cengiz Kesici)

2.26.  Gıda, Su ve Beslenme Konusunda Sık Sorulan Sorular-2 (Dr.Dyt. Meltem Soylu, Uzm.Gıda Müh. Cengiz Kesici)

2.27.  Beslenmede Sütün Önemi (Araş.Gör. Reyhan Nergiz Ünal, Prof.Dr. H. Tanju Besler)

2.28.  Besinlerde Toksik Öğeler-1 (Dr. Dyt. Aylin Ayaz, Prof.Dr.Mine Yurttagül)

2.29.  Besinlerde Toksik Öğeler-2 (Dr. Dyt. Aylin Ayaz, Prof.Dr.Mine Yurttagül)

2.30.  Diyet Posası ve Beslenme (Yrd.Doç.Dr. Gülhan Samur, Doç. Dr. Seyit Mercanlıgil)

2.31.  Kan Şekerini Etkileyen Besinler (Araş.Gör. Hilal Çiftçi, Araş.Gör. Gamze Akbulut, Yrd.Doç.Dr.Emine Yıldız, Doç. Dr. Seyit Mercanlıgil)

2.32.  Tuz Tüketimi ve Sağlık (Dr. Dyt. Aylin Ayaz)

2.33.  Yağlı Tohumların Beslenmemizdeki Yeri (Dr. Dyt. Aylin Ayaz)

2.34.  Besin Destekleri Kullanılmalı mı? (Araş.Gör. Nilüfer Acar Tek, Prof.Dr.Gülden Pekcan)

2.35.  Katkı Maddeleri Yanlışlar/Doğrular (Prof.Dr.Mine Yurttagül, Dr. Dyt. Aylin Ayaz)

2.36.  Çay ve Sağlık İlişkisi (Araş.Gör. Mehmet Fisunoğlu, Prof.Dr. Tanju Besler)

  1. Fiziksel Aktivite Bilgi Serisi (Prof.Dr. Gül Baltacı, Yrd.Doç.Dr Hasan IRMAK, Uzm.Gıda Müh. Cengiz KESİCİ, Dr.Dyt. Biriz ÇAKIR, Kimya Y.Müh. Nursel AKINCI, Gıda Müh. Zah ide BEŞER)

3.1.  Fiziksel Aktivite ve Sağlığımız (Doç.Dr.Nilgün Bek)

3.2.  Çocuk ve Spor (Prof. Dr.Gül Baltacı, Uzm.Fzt.Derya Özer)

3.3.  Ergenlerde Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Yaşam (Prof. Dr.Gül Baltacı, Prof.Dr. Gülgün Ersoy, Prof.Dr. Nilgün Karaağaoğlu, Doç.Dr. Orhan Derman, Doç.Dr. Nuray Kanbur)

3.4.  Adolesan ve Egzersiz (Prof. Dr.Gül Baltacı, Uzm.Fzt.İrem Düzgün)

3.5.  Yetişkinlerde Fiziksel Aktivite (Doç.Dr.Volga Bayrakçı Tunay)

3.6.  Gebelik ve Egzersiz (Doç.Dr.Türkan Akbayrak, Fzt. Serap Kaya)

3.7.  Obezite Ve Egzersiz (Prof. Dr.Gül Baltacı)

3.8.  Şeker Hastalığı Ve Egzersiz (Uzm. Fzt. Meral Boşnak Güçlü, Uzm. Fzt. Melda Sağlam, Doç.Dr. Deniz İnal İnce, Prof.Dr. Sema Savcı, Prof.Dr. Hülya Arıkan)

3.9.  Kalp Damar Hastalıkları ve Egzersiz (Uzm. Fzt. Meral Boşnak Güçlü, Uzm. Fzt. Melda Sağlam, Doç.Dr. Deniz İnal İnce, Prof.Dr. Sema Savcı, Prof.Dr. Hülya Arıkan)

3.10.  Hipertansiyon Ve Egzersiz (Uzm. Fzt. Melda Sağlam, Uzm. Fzt. Meral Boşnak Güçlü, Doç.Dr. Deniz İnal İnce, Prof.Dr. Sema Savcı, Prof.Dr. Hülya Arıkan)

3.11.  Solunum Sistemi Hastalıkları ve Egzersiz (Uzm. Fzt. Melda Sağlam, Uzm. Fzt. Meral Boşnak Güçlü, Doç.Dr. Deniz İnal İnce, Prof.Dr. Sema Savcı, Prof.Dr. Hülya Arıkan) 

3.12.  İş Yerinde Fiziksel Aktivite (Uzm.Fzt. Derya Özer, Prof. Dr. Gül Baltacı)

  1.  Hastalıklarda Beslenme Bilgi Serisi ( Prof.Dr. H.Tanju Besler, Prof.Dr. Neslişah Rakıcıoğlu, Doç.Dr.Ali Coşkun, Uzm.Gıda Müh. Cengiz Kesici, Gıda Müh. Ertuğrul Çelikcan, Dr.Dyt. Saniye Bilici, Kimya Müh. Ayten Öğül)

4.1.  Kronik Böbrek Yetmezliği ve Beslenme (Yrd.Doç.Dr. Emine Yıldız)

4.2.  Diyabet ve Beslenme (Yrd.Doç.Dr. Emine Yıldız) Kalp-Damar Hastalıklarında Beslenme (Yrd.Doç.Dr. Gülhan Samur)

4.3.  Kalsiyum, D vitamini ve Osteoporoz (Prof.Dr. Neslişah Rakıcıoğlu)

4.4.  Kanser ve Beslenme (Yrd.Doç.Dr. Emine Yıldız) HIV/AIDS ve Beslenme (Prof.Dr. Meral Aksoy)

4.5.  Metabolik Hastalıklarda Beslenme (Prof.Dr. Gülden Köksal, Dr.Dyt.  Hülya Gökmen Özel)  

4.6.  Sindirim Sistemi Hastalıkları ve Beslenme Tedavisi (Araş.Gör. Gamze Akbulut, Araş.Gör. Hilal Çiftçi, Yrd.Doç.Dr. Emine Yıldız) 

4.7.  Solunum Sistemi Hastalıkları ve Beslenme Tedavisi (Araş.Gör. Gamze Akbulut, Araş.Gör. Hilal Çiftçi, Doç. Dr. Seyit Mercanlıgil)

  1. Diğer Konular

5.1.  Sağlıklı Beslenelim Kalbimizi Koruyalım Projesi Araştırma Raporu Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi

5.2.  Afet Durumlarında Beslenme Hizmetleri

5.3.  Toplumun Beslenmede Bilinçlendirilmesi

eğitim materyali kullanılabilir.

Büyükşehir belediyenizce Türkiye Obezite (Şişmanlık) ile Mücadele ve Kontrol Programı Eylem Planı kapsamında yapılacak çalışmalarda görev almak isteriz.

Ekler:

  1. T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından ‘Türkiye Obezite (Şişmanlık) ile Mücadele ve Kontrol Programı
  2. Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı başbakanlık genelgesi
MAKALELER | |